Görüşler

Rümeysa Öztürk’ün mücadelesi

Rümeysa Öztürk’ün mücadelesi

“Sessiz sessiz heybesinde hikâyeler biriktiren ve masallar anlatan Rümeysa’nın adı şimdi Rumeysa Ozturk vs. Donald Trump başlıklı bir dava dosyasının kapağında. Mahkemeden çıkacak olumlu bir sonuç, onun gibi hakları elinden alınan, ansızın alınıp götürülen, eğitim hakları gasp edilen pek çok öğrenci için umut olacak. Trump Amerika’sında hak ihlallerinin, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasının sınırlarını belirleyecek belki de.”

26 Mart’ta güne başlarken ABD’nin Boston eyaletinde doktora eğitimine devam eden bir öğrencimden gelen mesajla dehşete düştüm. “Rümeysa’yı evinden almışlar, kimse ulaşamıyor...” Hiçbir detay bilmiyordum ve bu asla beklemediğim bir haberdi; ama bir anda bu mesajın etrafını ören hikâyenin parçaları zihnimde birleşiverdi ve çok kötü şeyler olduğunu iliklerime kadar hissettim.

***

Rümeysa ile en son 22 Mart akşamı görüşmüştük. Ona her şeyin yolunda olup olmadığını sormuştum, yoklamak istemiştim, çünkü hakkında bir doxxing kampanyası olduğunu yazmıştı. Doxxing, çevrimiçi ortamda kişisel bilgilerini ifşa ederek birini aşağılamak, tehdit ve taciz etmek anlamları taşıyan bir siber saldırı eylemine verilen ad. Hangi grupların bu faaliyeti nasıl yaptıklarına dair bir detay vermedi. Rümeysa her konuda çok ince düşünür, yakınındaki insanları korumaya çalışır. Güvenli görmediği için bu kampanyayı yürüten web sitesinin linkini bana göndermediğini düşünüyorum. Zira daha sonraki günlerde bu linke tıklanıp arama butonuna adı yazılan kişilerin de sarmala dahil edildiğine dair söylentiler duydum. Hikâyenin önemli bir parçası buydu.

***

Gazze’deki soykırıma dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi ABD’de de geniş öğrenci kitleleri itiraz ettiler. Bu süreçte soykırım yanlısı grupların bu öğrencileri fişlediğini duymuştum. Rümeysa’nın herhangi bir protestoya katılıp katılmadığını bilmiyorum, fakat onu tanıyan herkes Gazze’de yaşananlara duyarsız kalmayacağını zaten bilirdi. Nitekim Rümeysa’nın hedef alınmasının tek mesnedi, öğrencisi olduğu Tufts Üniversitesi’nin online gazetesinde yayınlanan bir yazısıydı. Rümeysa bu yazıda Öğrenci Birliği Senatosu’nun üniversitenin Filistin’deki soykırımı tanıması ve İsrail’le bağlantısı olan şirketlerden yatırımlarını çekmesi gibi talepleri içeren kararlarının uygulanması yönünde rektöre bir çağrıda bulunup, rektörün süreçteki tutumunu eleştiriyordu.

***

İlk gün Rümeysa’nın nerede olduğunu, kimler tarafından götürüldüğünü, ona nasıl ulaşabileceğimizi anlamaya çalışarak geçti. Aynı günün akşamında Rümeysa’nın sokak ortasında, bir iftar davetine giderken maskeli 10 kişi tarafından kaçırılışının görüntüleri medyaya düştü. Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Müdürlüğü tarafından sokak ortasında gerekçe gösterilmeden tutuklanmıştı. Daha sonra kendi ifadelerinden bu hadise sırasında nasıl dehşete düştüğünü, hatta zehirleneceği endişesi ile saatlerce orucunu açamadığını, yaşadığı korkuyla defalarca astım atağı geçirip ilaç alamadığını, ilaçlarının çok geç verildiğini öğrenecektik.

***

Hadisenin olduğu ilk gün ve sonrasında gece gündüz telefonlar susmuyordu. Medya kanalları aynı soruyu soruyordu, The New York Times, NPR gibi medya kanallarına Rümeysa’yı yakından tanıyanlar olarak beyanat verirken tek bir soruyu cevaplıyorduk: Rümeysa Öztürk kimdir?

***

Rümeysa Öztürk, 2014-2015 akademik yılında ders vermeye başladığım İstanbul Şehir Üniversitesi’nde tanıdığım ilk öğrencilerimdendi. Saygılı, duyarlı, okumaya ve soru sormaya meraklıydı. Edebiyat ve Psikoloji olmak üzere çift anadalda lisans eğitimi alıyordu. Onu derslerde sorduğu derin düşünülmüş soruları ve araştırma fikirleri ile tanıdım. Özenli ve emin adımlarla akademik hayatını ince ince işlediğini görebiliyordum. Yeni bir fikri geliştirip, araştırma planı haline getirmeye çalışırken “çok fazla vaktinizi almadan...” diye zamana ve emeğe saygısını hissettiren özeni ile sorular soruyordu. İlgileri tek bir disiplinin sınırları ile tanımlanamazdı ama gelişim psikolojisi, çocuk edebiyatı, bilişsel psikoloji ve çocuk medyası gibi alanların kesişiminde özgün bir araştırma programını zamanla şekillendirdi. Lisans öğrencisi iken geliştirdiği ölçme yöntemleri ile çocuklarda ölüm kavramının gelişimini araştırdığı bir laboratuvar çalışması yaptı. Bu çalışma kapsamında çocuklara çizgi karakterler üzerinden kurguladığı öykülerle oldukça yaratıcı ve zarar vermeyecek şekilde ölüm kavramı hakkında ne düşündüklerini soruyordu. Bir lisans öğrencisi için ileri düzeyde araştırma becerisi olduğu ortadaydı. Bu çalışmasını uluslararası bir konferansta sundu ve daha sonra da yayınladı.

***

Lisansını tamamlarken Fulbright Bursunu kazandı. ABD’deki en önde gelen doktora ve yüksek lisans programlarına başvurdu ve hatırladığım kadarı ile en az beş programdan eşzamanlı davet aldı ki bunların hepsi dünyanın en iyi üniversiteleri arasındaydı. Rümeysa, üniversitemizin öğrenci başarılarını duyurduğu kurumsal tanıtımlarında bu davetlerden bahsedilmesini istemedi. Bu konuda rahat hissetmediğini söylemiş ve hassaten bu başarıları konusunda duyuru yapılmamasını rica etmişti. Çünkü çok fazla göz önünde olmayı tercih etmezdi. Sindire sindire ve kendini dağıtmadan iş yapmayı tercih ettiği izlenimi edinmiştim ve buna çok da saygı duyuyordum.

***

Kazandığı okullar arasından yüksek lisans için Columbia’yı seçti. Daha sonra da Tufts Üniversitesi’nde doktoraya devam etti. Columbia’daki ilk yıllarında, Türkiye’de birkaç arkadaşı ile ortak projeler yürüttüğü Kaplumbağanın Heybesi platformunu kurdu ve bu platform çatısında laboratuvarımla ortaklaşa bir ekiple Heybemdeki Çocuk Şehri projesini yürüttü. Kendi imkânları ile 44 kişilik bir ekibin şehirdeki mekânların çocuk gelişimi açısından uygunluğu konusunda eğitilmesi ve belirlenen mekânların tek tek ziyaret edilerek incelenmesi işini üstlendi. Çocuklara eşlik eden bakım verenlere çocuğa uygun mekânlar konusunda detaylı bilgi verecek şekilde bir rehberin oluşturulması ve bu rehberdeki mekânları içeren bir keşif haritasının erişime açılması projenin ürünleri arasında idi. Bu platformda çocuklar için 18 farklı dilde çevirip yayınladıkları bir kitap projesi, çocuklara ve ailelere pandemi sürecinde destek olmak üzere hazırlanan kaynaklar ve yoksulluğun çocuklar üzerindeki etkilerini azaltma, medyanın çocuklara etkisine dair kanıta dayalı bilgilerin paylaşımı gibi içerikler de yer alıyor. Kaplumbağanın Heybesi, aslında Rümeysa’nın heybesinde biriktirdiklerinden damıttıklarının özeti, çocukların iyi oluşunu desteklemeye yönelik ilim, sanat ve edebiyatın yansımalarını gördüğünüz bir medya pratiği. Son yıllarda mülteci çocukların Amerikan medyasında temsilini ele alan makalesi de aynı konuların kesişimini dert edinmişti. Burada da medyada görünmeyenlerin görülebilmesi, duyulmayan seslerin duyulması vurgusu var. Tıpkı tutuklanmadan önce yazdığı son yazıda Gazzeli çocukların sesini gündeme getirdiği gibi.

***

Rümeysa ile yüz yüze en son 2023’te Salt Lake City’de Çocuk Gelişimi Araştırmaları Derneği bienalinde görüştük. Uzun zaman sonra ilk karşılaşmamızdı. Telefonda son konuşmamızda ise Mayıs 2025’in ilk haftasında Minneapolis’te görüşmek üzere vedalaşmıştık.. Birkaç gün sonra onun kendini Louisiana’da bir geri gönderme merkezinde bulacağını, benim bütün bu planları iptal edip endişe içinde bir bekleyişe gireceğimi kim bilebilirdi ki?

İFADE HÜRİYETİNİN SEMBOLÜ

Kısa sürede Rümeysa’nın davası, ABD’de özgür düşünce ve ifade hürriyetinin sembolü haline geldi. Rümeysa’nın yazısında eleştirdiği rektör, Rümeysa’ya güçlü bir şekilde sahip çıktı. İki sene önceki buluşmamızda bize eşlik eden Latin kökenli bir meslektaşımızın girişimleri ile global meslek örgütümüz SRCD de Rümeysa’ya destek açıklamaları yayınladı. Bugün Rümeysa’nın Tufts Üniversitesi’ndeki bölümünün web sitesine girdiğinizde karşınıza Rümeysa ve şöyle bir başlık çıkıyor: Öğrencimiz, öğretmenimiz, meslektaşımız ve arkadaşımız Rümeysa: Onun hakkında daha fazla şey öğrenmek için tıklayın. Tıkladığınızda bölüm başkanından arkadaşlarına, hocalarından Rümeysa’nın hayatına küçücük de olsa dokunduğu herkese, onunla ilgili birbirinden güzel ifadeler okuyorsunuz. Rümeysa’nın insaniyeti, nezaketi, içinde bulunduğu topluluğa anlamlı katkıları, içtenliği ve samimiyeti ile herkesin hayatında bıraktığı izler…

***

Rümeysa okulun web sitesinde başarılarının duyurulmasını bile istemedi. Ama kader bu ya, şu anda ülkede ve dünyada isminin bir şekilde yayınlanmadığı medya kanalı kalmamış olabilir. Sosyal medyayı çok dikkatli ve nadir kullanırdı. Ama Bernie Sanders’dan Özgür Özel’e, türlü mahallenin trollerinden çoluk çocuğa kadar kimler kimlerin tweet’lerine konu oldu. Dünyanın dört bir yanından insanlar “Rümeysa’ya Mektuplar” kampanyasına katılıp ona mektuplar yazıyor. Bu dava faşizmle mücadelenin imza süreçlerinden biri haline gelmiş durumda. Boston Üniversitesi’ndeki bir hoca Rümeysa’ya destek amacıyla açlık grevinde.

Bütün bunların yanında Rümeysa hem ülkemizde hem dünyada tiksindirici bir nefret dilinin de hedefi yapıldı. Ama herkesin birbirinden nefret etmek için hazır beklediği bir konjonktürde bu yazı bu seslerin yankısı olmayacak. Rümeysa’nın hedef gösterilen yazısı James Baldwin’in şöyle bir sözü ile bitiyor: “Eğitimin paradoksu tam olarak şudur: İnsan bilinçlenmeye başladıkça, içinde eğitildiği toplumu sorgulamaya da başlar.” Bu belki de insan olmanın en büyük gereği. Tam da bu sebeple gençler bizi sorguladığında kalkanlarımızı kaldırmak yerine, onları dinlemeyi bir toplum olarak becerebilmemiz gerekiyor. Onların endişelerine kulak vermeyi öğrenmemiz, onlara miras bıraktığımız dünyada söz hakkı sahibi olduklarını kabul etmemiz gerekiyor.

***

Rümeysa’nın mahkeme süreci devam ederken, tutukluluk günleri uzadı ve çok zor şartlarda olduğunu biliyoruz. Bu süreçte aldığı kararlardan bildiğimiz kadarı ile Rümeysa kendisini sınır dışı ettirerek bir an önce özgürlüğüne kavuşmayı değil, davasının haklılığını sonuna kadar savunarak mücadele etmeyi tercih etti. Rümeysa’nın mahkemesinden çıkacak olumlu bir sonuç, onun gibi hakları elinden alınan, ansızın alınıp götürülen, eğitim hakları gasp edilen pek çok öğrenci için umut olacak. Trump Amerika’sında hak ihlallerinin, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasının sınırlarını belirleyecek belki de. Sessiz sessiz heybesinde hikâyeler biriktiren ve masallar anlatan Rümeysa’nın adı şimdi Rumeysa Ozturk vs. Donald Trump başlıklı bir dava dosyasının kapağında. Açıp açıp tekrar bakıyorum bu evraka. Nice sultanların, kralların karşısına dikilenler duyduk ama biz hiçbir masalda böylesi bir kahraman görmedik Rümeysa.

FATIMA TUBA YAYLACI KİMDİR?

Marmara Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi olan Yaylacı, Minnesota Üniversitesi Çocuk Gelişimi Enstitüsü’nde Gelişimsel Psikoloji Programı’nda yüksek lisans ve doktora eğitimi aldı. 2014’ten bu yana ise İstanbul’da gelişimsel psikoloji alanında araştırma, öğretim ve psikoterapi çalışmalarına devam etti. 2017’den bu yana Gelişim ve Psikopatoloji Laboratuvarı kurucusu ve direktörüdür.

kararortak.webp

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Bunlar da İlginizi Çekebilir