Ekonomide Erdoğan’ın alanı daraldı
"Ben ekonomistim" demişti “Faiz sebep, enflasyon netice” dediği günlerde. “Onların kafası basmaz” da demişti, bu yaklaşımı eleştirenlere, kameranın taaa içine bakıp, işaret parmağı ile başını göstererek… Hatta kimi tv kanallarında cesaret edip “İşler kötüye gidiyor, döviz fırlayacak, bu yoldan dönülmeli!” diye seslenen bilim insanlarına “Mandacı ekonomistler” bile demişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Ekonomi bakanlarını, Merkez Bankası başkanlarını sapır sapır değiştiriyordu bu çerçeveye uygun davranmadıkları için. Ama bir yandan da vatandaş dövize yöneliyordu.
Dövizin çıldırmaya başladığı günlerde Erdoğan’ın sorumluluk verdiği kişi çıktı “KKM – Kur Korumalı Mevduat” diye bir formül üretti, dövizini bankaya yatırana kur farkı ödenecekti, Hazineden, Merkez Bankasından… “Epistemolojik bir değişim”di Erdoğan’a pazarlanan… “Faiz değil bu, fetvasını verdi fetvacılarımız, devlet hibede bulunuyor.” KKM ile vatandaştan toplanan para, döviz sahiplerine intikal ettirildi. Erdoğan’ın gözleri önünde.
Ancak zaman gelecek tüm bu operasyonlar, dar gelirliden zengine servet transferi olarak okunacak ve “Hazinenin KKM yükünden kurtulması” gereği idrak edilecekti.
Ekonmist olarak Erdoğan bu “epistemolojik hamle”den memnuniyet duymuş muydu?
Olmadı. KKM’nin ilân edildiği gecede olan parasal sirkülasyondan dolayı ekonomi yönetiminin emanet edildiği kişinin gözleri parlıyordu, gözlerini yumacak ve başka bir Türkiye’ye uyanacaktı. Ama olmadı.
Bir gün bir başka ekonomist bulundu, daha önce başarılı görülmeyip görevden alınmıştı, ancak dünyada karşılığı vardı, ekonomiye hareket getirecek “Para”yı bulabilirdi. Gel denildi, geldi. Monte oldu sisteme.
Gelirken çok yaman bir şey söyledi: “Türkiye’nin rasyonaliteye geçmekten başka çaresi yoktur.” Müthiş. Resmen epistemolojik hamleyi “Akıl dışılık”la suçlamış olmaktaydı. Devir teslimde bu sözler söylendiğinde “irrasyonal süreç”in sahibinin gözleri gülmüyordu, sesi de çıkmıyordu.
Erdoğan da üstüne alınmadı muhtemelen “irrasyonel politikalar” suçlamasını…
İki yıldır kemer sıktırıyor bu yeni ekonomi yöneticisi… Faizleri artırdı, artırdı, artırdı. Cumhur İttifakı içinde kimse “Faiz sebep enflasyon sonuç” diye bir motto bulunduğunu hatırlatmıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Bu can bu tende olduğu müddetçe faizler artmayacak” sözünü hatırlamadı. Etrafında da “Nas orda olduğuna göre sana bana ne oluyor?” sözünü hatırlatan olmadı.
Evet 2 yıl oldu. Enflasyon halen bu “kurtarıcı”nın devraldığı günlerdeki rakamla aynı. Epeyce yukardaydı, düştü, düştü ama ekonomiyi devraldığı günlerden aşağıya inmedi.
Asgari ücretliye ya da emekliye üç kuruş fazla verilmiyor ki, alınca harcarlar, çünkü ihtiyaçları var, o zaman da enflasyon yükselir!! Vay vay vay… Meselâ, milletvekiline ya da bakana asgari ücretlinin bilmem kaç katı maaş verirsen, o da harcama yaparsa enflasyon yükselir diye bir kaygı oluşmaz… Ama asgari ücretli ya da emekli, be kardeşim, bin lira versen bilmem kaç milyar ediyor… Onun için çok olana az vereceksin, az olan aldığı kadar alsın! Vay vay, vay…
Tamam, emekliye verme, asgari ücretliye verme, ama faiz yüksek, kredi kullanıp sanayinin çarkını döndürmek isteyen bunu yapamıyor. Dışardan da para gelmiyor. Çünkü “Hukuk özürlü” yapıya bakıp güven duyulmuyor. Ya birilerinin kafası esip, mala mülke kayyım atarsa… 15 milyon insanın Cumhurbaşkanı adaylığı için oy kullandığı bir isim, şafak baskını ile gözaltına alınıp tutuklanabiliyorsa, ona buna ne olmaz ki… Kafile kafile tutuklama var memlekette. “Sana da çıkabilir!” İstiyorsan gel!
Sağlık Bakanlığı 3 bin 170 temizlik işçisi almak üzere ilanda bulunmuş. “Kaç kişi başvurmuş olabilir?” diye soruyor Özgür Özel. “Üç katı, beş katı, on katı, çık çık” diyor sonra. 1 milyon 600 bin kişi başvurmuş… 60 şehrin nüfusundan fazla… Bir umut! Nasıl bir umut?
En büyük sanayi kuruluşlarından birisi 2 bin kişinin işine son vermiş… “İflâs”ın bir önceki safhası, “Konkordato”lar, almış başını gidiyor.
İşte orada, “iktidar medyası” diye tanımlananlardan birisi, Yeni Şafak, bilmeyiz hangi çevrenin hangi hesabıyla, “Erdoğan’ın hoşuna gider” diye mi, yoksa “Erdoğan kızarsa kızsın” diye bir yürek yemişlikle mi, yoksa “bakan operasyonu”nu hızlandırma hesabıyla mı, manşetlerle bombardımana başlıyor: “Ekonomide rasyonel çöküş!” “Rasyonel!” Bu geçen iki yılın intikam söylemi gibi bir şey. “Şirket iflasları katlandı. Faiz arttı. Döviz yükseldi. Enflasyon azdı. Üretim düştü. Sanayi duruyor.”
Bam, bam, bam! Yaylım ateşi gibi bir şey.
Partinin Ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcısı “Sanayici bu faizle neden yatırım yapsın ki?” diye sormaktan kendini alamıyor bir tv kanalında… “19 Mart operasyonu olumsuz etkiledi ekonomiyi… TÜSİAD yöneticilerine yapılan da dışarda olumsuz algılandı.” Bunlar da o eski bakanın sözleri…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ekonomi”ye ilişkin bir çözüm planı var mı? Şu anki ekonomi bakanına seslenmenin herhalde doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenmek anlamına geldiğini Yeni Şafak kadrosu biliyordur. Ya “Kelle alma çağrısı”dır bu, yerine birilerinin hazırlandığının anonsudur, ya da zımnen doğrudan Erdoğan’a itirazdır. Tamam cesaret meselesidir ama Yeni Şafak patronluğu, böyle riskleri zaman zaman göze alır. Kim bilir belki de bıçak kemiğe dayanmıştır. Ne dersiniz Yeni Şafak neyi oynuyor?














