Siyasi denge nereye doğru?

Ülke siyaseti iki ana pistte ilerliyor.

İlk pist, malum, barış süreci. Adı üzerinde, barışa dair her hamle pozitif gelişmeler vadeder.

PKK’nın silah bırakma kararı, bunu takiben beklenen gerek Kürt siyasi aktörlerine, gerek Kürt sorununa ilişkin pozitif yasal düzenlemeler, sadece bu yaranın dindirilmesi bakımından değil, sisteme egemen bölünme endişesinin azaldığı yeni bir siyasi sayfanın açılması ihtimali açısından da son derece önemlidir. Devletin Kürt meselesinden kaynaklanan tehdit algısı, bunun ürettiği anti demokratik dalganın, düzene hakim güvenlik politikaları ve sistematik hukuk devleti ihlalleri, bir zincirin halkaları gibidir. Bir yerden kırılmasının anlamı büyüktür ve bu çerçevede durum, bir siyasi normalleşme vadeder. Barış süreci kesintiye uğramaz, tamamlanabilirse yön levhası buraya işaret etmektedir.

İkincisi ana pist 19 Mart sürecidir.

Bu pist, siyasi iktidarın otoriterleşme ve keyfileşmede derinleştiği, temsil mekanizmasının büyük yara aldığı bir duruma işaret ediyor. Erdoğan tarafından şahsen yönetildiğine şüphe olmayan, siyasi rakiplere yönelik siyasi tasfiye hamleleri arka arkaya gelen tutuklama dalgalarıyla, iktidar bakımından geri dönülmesi zor bir süreç halini almış görünüyor. Burada yön levhası Kafkas tipi seçimli bir otokrasiye, bir tür “putinleşme”ye işaret ediyor. Demokratik düzene yönelen bu güçlü saldırının, tek direnç noktası ana muhalefet partisi CHP’nin sürdürdüğü seçim ve değişim umudunu canlı tutan itiraz politikası ve varoluş hamleleridir. Ancak vereceği sonuç da tartışmalıdır. Bu tutuklamalar çerçevesinde yaşanan kutuplaşma zemininde, iktidar ve ana muhalefet partileri oylarını birlikte arttırıyorlar ve aralarındaki makas muhalefet lehine olsa da 1,5-2 puanla çok yakın seyrediyor

Bu ikinci pisti sıradanlaştıran, iktidar seçmeni gözünde ikinci plana iten hiç hafife alınmaması gereken bir girdi daha var. Türkiye’nin askeri ve politik imkanlarıyla Ortadoğu, Avrupa’da ulaştığı global güç konumu, ABD ve Rusya nezdinde arttırdığı etki gücü, bunların Erdoğan’la özdeş olarak algılanması olarak özetlenebilecek bu girdi, esasen ülke hayrına bir durum olmakla birlikte, ne yazık ki Erdoğan merkezli keyfileşme/otoriterleşme süreciyle paralel, hatta onu dolaylı olarak destekleyen bir seyir izlemektedir.

Bu iki pisten ilki kolektif aklı ve rasyonelliği temsil ederken, ilk pist lider ekseninde ve onun ağırlık koymasıyla yol alan irrasyonel bir duruma işaret ediyor.

Peki, kamuoyu nerede duruyor? Olana nasıl bakıyor?

Yanıtı, Panoramatr’nin Mayıs ayı gündem araştırmasında arayalım.

İlk süreçle ilgili şunları söylüyor araştırma raporu: “Mart ayında katılımcıların yüzde 22’si Öcalan’ın çağrısı sonrası PKK’nın silah bırakacağına inanırken, bu oran Mayıs 2025’te yüzde 28’e yükselmiştir. 12 Mayıs’ta PKK’nın silah bıraktığına ilişkin açıklaması sonrası ise, katılımcılara aynı soru açıklamayla birlikte tekrar sorulmuştur. Açıklama sonrası, katılımcıların yüzde 39’u PKK’nın silah bırakacağı kanaatini paylaşmıştır…”

Bulgulara göre, yüzde 63 PKK’ya silah bıraktırma sürecini desteklemekte, sadece yüzde 14 olumsuz bulmaktadır. Buna göre barış sürecine inanç yükselmekte, destek toplumun 2/3’ne ulaşmış bulunmaktadır. Velhasıl bu konuda, toplumda bir ayrışma yaşanmamaktadır.

Barış ve ima ettiği gelişmeler, “kim yapıyor, kime yarar, güvenmeli miyiz” gibi soru ve endişeleri rafa kaldırmış ve toplumu arkasına almış görünmektedir.

19 Mart sürecine gelince…

Bu konuda ilk sürecin aksine toplum bölünmüş ve kutuplaşmış görünüyor.

İktidar ve muhalefet seçmeni arasında ana hatlarıyla bir ayrışma yaşanıyor, kimi kaymalara seçmenler önemli ölçüde partilerinin pozisyonunu izliyorlar. Süreci siyasi bulanlar yüzde 54, hukuki bulanlar yüzde 32 civarında. İktidar seçmeninin bir kısmı 19 Mart’ı siyasi ve yanlış bulsa da, ana gövde Erdoğan’ın istikametinde düşünüyor.

Ülke siyasetine hakim iki ana süreç arasındaki tezat muhakkak.

Bunlar arasındaki ilişkilerin nasıl ilerleyeceği, kamuoyunun hangi istikamette gideceği, ana muhalefet partisinin başarı ihtimali, dış girdiler bir bütün olarak Türkiye’nin geleceğine dair yanıtları bünyesinde saklı tutmaktadır.

YORUMLAR (33)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
33 Yorum