PKK’sız bir gelecek
Bardağın boş tarafı hakkında söyleyecek çok şey var ama onları sonra nasıl olsa bol bol konuşacağız, gelin bugün bardağın dolu tarafına bakalım, bir gün olsun mutlu olalım.
PKK’nın kendisini feshetme kararı alması, silahlı mücadeleden vazgeçip sivil siyasete yönelmesi çok geç kalmış ve çok yerinde bir karar.
Yıllar yıllar önce Amerika’daki Afrika kökenlilerin büyük lideri Martin Luther King Jr ile Abdullah Öcalan’ı kıyaslayan bir yazı yazmıştım. Başıma gelmeyen kalmadı o yazı yüzünden.
Bugün hala aynı şekilde düşünüyorum. Sadece PKK ve Kürtler için değil hedefine silahlı propagandayla varabileceğini sanan dünyadaki bütün örgütler için de böyle düşünüyorum.
Bir düşünün: Filistin halkının son 60 yıldaki silahlı temsilcisi örgütlerin silahla elde ettikleri ne kazanım var? Oysa kısa süreliğine silahları ellerinden bıraktıklarında Kudüs’ü kendilerine başkent yapacak bir iki devletli anlaşmanın kenarına kadar gelmişlerdi; son dakikada Yaser Arafat Suudi etkisiyle masadan kalkmamış olsa bugün ne Gazze konuşuyorduk ne Batı Şeria.
O masadan kalkıp intifada başladığından beri Filistin kaybetmeye devam ediyor.
Aynı şey Kürtler için de geçerli. Bugün Türkiye’nin Kürtleri 70’li yıllardaki siyasi haklarından yoksun. Bunun yegane sebebi PKK’nın silahlı propagandasının Kürt kimliğine koyduğu ambargodur. Sakın yanılmayın, “Artık Kürt kimliği kabul edildi, bu PKK sayesinde oldu” demeyin; 70’li yıllarda çok sesli bir Kürt kimliği vardı ve öyle kalabilse Kürt kimliği de, Kürtçe dili de, Kürtçe eğitim hakkı da çok daha zahmetsizce elde edilecekti. PKK bütün bu gelişmeleri geciktirdi ve ağır bir kana buladı.
Ben iddia ediyorum: Bugün Türkiye’de en azından bir mensubu son 50 yılda hayatını silahlı çatışmada kaybetmemiş herhangi bir Kürt aile bulmak çok zor olur. Bütün ailelere ateş düşüren örgütün adıdır PKK.
İlk gün yapması gerekeni bugün yapıyor diye seviniyoruz. Elbette siyasi taleplerini siyaset yoluyla elde etmeye çalışmalı Kürtler. Umarım Kürtlerin içinden zaman içinde PKK’ya eleştirel yaklaşacak, bu örgütün hakların elde edilmesini geciktirici etkisini görecek birileri de çıkacak. Ben o kişilerin bugün bile var olduğunu biliyorum, ama çoğu bu görüşlerini yüksek sesle söylemeye çekiniyor çünkü PKK’dan korkuyorlar.
Bakın Suriye’den bir örnek vereceğim; PKK’nın nasıl bir kağıttan kaplan olduğunu daha güzel anlatmanın bir yolu yok.
Suriye’de iç savaş başladığında orada 500’den fazla Kürt oluşumu vardı. Suriye’nin en büyük Kürt şehri olan Afrin’de siyaset uzun on yıllardır aslında Kuzey Irak’taki Barzan aşiretinin etrafında devam ediyordu ve Barzani’nin KDP’si Suriye’de de en güçlü örgüttü.
Ama PKK silahını çekti ve herkesi bastırdı. Kısa süre içinde başka hiçbir Kürt örgütü kalmadı bölgede, hepsinin yerine YPG geldi.
Sonra aradan zaman geçti, Suriye’de Esad rejimi yıkıldı ve yerine yeni bir Sünni Arap rejimi geldi. Bu PKK için gerçekle yüzleşme anıydı. Hemen kendine destek aramaya çıkan bölgedeki PKK yöneticisi önce kime gitti? Mesut Barzani’ye!
Ömrümüz yeter de bu sürecin sahiden ilerlediğine, yeniden ele silah alınmadığına tanık olursak göreceğiz, PKK denen örgüt siyasi haritadan da silinecek.
Tarih böyle bir şey. Siz bir zorlamayla onun akış yönünü değiştirmek veya saatlerin ilerlemesini durdurmak istersiniz, kısmen de başarılı olursunuz belki, ama o tarih sonunda gelir, kendini yeniden akacağı mecraya sokar.
PKK’sız bir gelecek hepimizin yüzünü güldürsün.














