Üç günlük dünyanın fırıldakları
Trump'ın, Oval Ofis'te ağırladığı Güney Afrika Cumhurbaşkanı Ramaphosa'yı neden 'beyazlara soykırım'la suçladığını hepimiz anlıyoruz. Bunu niye kameralar önünde yaptığını da...
İsrail'i Adalet Divanında soykırımdan yargılatmanın bedelini Güney Afrika'ya ödetiyordu. Suçlamayı terse çevirerek intikamını nasıl aldığını da Netanyahu görsün, dünya izlesin istiyordu.
Güney Afrika Cumhurbaşkanı Ramaphosa'nın, kendisine hediye edecek bir uçağı olmadığını Trump'a neden söylediğini yine hepimiz anlıyoruz...
Beyaz çiftçilerin topraklarını alıp onları öldürmekle, ırkçı ve ayrımcı zulümle yaftaladığı Güney Afrika'da Tarım Bakanı'nın bir beyaz olduğunu fark edemeyen Trump'ın alıklığı, zorbalığı daha iyi ifşa edilemezdi. Aşağılamalarına bundan iyi cevap verilemezdi.
Başka şeyleri de anlıyoruz.
Meselâ İsrail'in Eurovision şarkı yarışmasında neden istenmediğini... 17 Mayıs'taki finalde İsrailli şarkıcı, jüri sıralamasında çok gerilerdeyken halk oyuyla ikinciliğe geldi, az daha birinciliği Avusturyalıdan alıyordu diye telefon ve online oylama sisteminin niye tartışmaya açıldığını da...
İrlanda'dan İspanya'ya birçok ülke, İsrail'in Eurovision manipülasyonuna karşı ayağa kalkarken Azerbaycan'ın niçin 12 tam puanı İsrail'e verdiğini dahi...
Yahu, hatta Katarlı Al Jazeera'nın, BM verilerine dayanarak Türkiye'nin 2024'te İsrail'le en çok ticaret yapan 5. ülke olduğu haberi kadar İletişim Başkanlığının, bu haberi ticaretin miktarı bakımından yalanlamasını da anlayabiliyoruz.
Hiçbiri anlaşılmaz değil.
Ya BM'ye bağlı o veri tabanı yanlıştır ya Al Jazeera'nın haberi ya da yalanlamanın esas aldığı veriler.
Yani ortada bizi yanıltan bir hesap hatası olduğu aşikâr, o da anlamayacağımız şey değil.
Ama anlaşılmaz bir şey var yine de, sırrına ermek mümkün değil.
Her ne kadar Yahya Kemal, Düşünce şiirinde "insanlar anlaşıldı, cihanın da sırrı yok" dese de insanın o sırrı henüz çözülemedi.
Hangi sırrı mı?
Fırıldak tabiri daha kolay anlatıyor gerçi, fakat kaba. Daha ince söylersek, menfaat Güneş'i doğudan batıya nereye giderse günebakan çiçeği gibi yüzünü oraya dönebilme sırrı.
Menfaatinebakan bu tribün amigoları, dost Trump ve kardeş Azerbaycan'ın tutumlarını sorun etmememize karşı dut yemiş bülbül sessizliğine büründüklerini unutup ha bire başkalarını yuhalatıyorlar, sessiz kaldığı için.
İsrail'in Gazze katliamına gür bir ses çıkarmadı diye Batı'ya, Linet'e verip veriştiriyorlar. Konser protestosuyla kahveci boykotuna, 'kahrolsun Siyonizm' sloganıyla kınamalara devam ederken İsrail'le ticarete dilsiz kesilmiyorlar sanki.
Güya rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'na özenmezler mi bir de; 'üç günlük dünya, fırıldak olmaya değer mi' vaazlarını da onlardan dinlemeyelim mi! Dillerinden hiç düşürmüyorlar.
Nasıl böyle olunabiliyor, her duyarlılığı mı göstermelik olur insanın, yağmayacağını bile bile esip gürler mi, gelin de anlayın...
Anlayamadığım bir husus da ne zaman anlama zorluğu çeksem aynı şarkının kafamda dönmeye başlaması:
"Kayboldum kaybolan yıllar içinde/ Gönlümce bir zaman yaşayamadım/ Ağladım mı, güldüm mü/ Yaşadım mı, öldüm mü/ Bir kısa gün gibi bir ömür geçti de anlayamadım..."














