Küçük Alışkanlıkların Büyük Gücü
“Taşı delen su değil, damlaların sürekliliğidir.” sözünü muhtemelen işitmişsinizdir. Büyük hareketlerle devinen dünyamızda, karınca miskali küçük değişimlerin yalnızca niyetimizi ve istikametimizi belirlemekle kalmayıp, çok daha derin etkileri olduğu bir gerçek.
Herhalde bu küçük değişimlerin devasa etkileri hakkındaki ilk çarpıcı nutku, ilkokul sıralarındayken bir boş ders esnasında dinlemiştim. Eğitim hayatım boyunca aldığım en önemli derslerden birini, boş bir derste almış olmak da hayatım boyunca yaşadığım muzipliklerden biri olsa gerek. O günkü boş dersimize, muhtemelen sınıfın çok gürültü yapmasından dolayı, müdür yardımcısı çıkagelmişti. Sert bir zât-ı muhteremdi. Ne yalan söyleyeyim, birkaçımızı tahtaya kaldıracak ve nasibimizi alacağımızı düşünürken, müdür yardımcısı bambaşka bir konuyla tüm sınıfın ilgisini çekmeyi başardı. O gün söylenen sözler hâlâ aklımdadır. Nitekim o gün duyup işittiklerim, kendi çocuklarımı kitap okumaya ikna etmek için sıklıkla başvurduğum argümanlar hâline geldi.
“Çok fazla değil, sizden sadece her gün 10 sayfa kitap okumanızı istiyorum. Bu, bir yılda 3.650 sayfa kitap yapar. 10 yıl sonra bastığı yeri gümbür gümbür titreten insanlar olursunuz.” demişti.
Evet, belki abarttığımı düşüneceksiniz ama eğitim hayatım boyunca aldığım en önemli derslerden biri buydu: Bir şeyi küçük başlangıçlarla ama istikrarlı bir şekilde yapmak! Evet, her gün araba kullanmak sizi F1 pilotu yapmaz; ancak bir hedefe kilitlenip, o hedef uğrundaki mütevazı ama istikrarlı gayretiniz büyük sonuçlar almanıza yol açabilir. Kim bilir, belki bir F1 pilotu bile olabilirsiniz.
Kim derdi ki bir boş ders esnasında, okulun müdür yardımcısından aldığım hayatımın en anlamlı derslerinden biri, yıllar sonra best seller olacak bir kitabın ana teması olarak tekrar karşıma çıkacak.
James Clear’ın 2018 yılında yayımlanan, Küçük Alışkanlıklar olarak dilimize de tercüme edilip dünya genelinde 15 milyondan fazla kopyası satılan kitabından bahsediyorum.
Tam da kitabının önsözünde bir alıntıyla belirttiği gibi, kitap yazmadan önce hayatı kitap olan kişilerden James Clear... Clear’ın hayatı lise son sınıftayken bir beyzbol maçında; arkadaşının elinden fırlayan beyzbol sopasının kafasına isabet etmesiyle kökünden değişiyor. Aylarca süren koma süreci, sonrasındaki fiziksel rehabilitasyon derken, hem hayata hem de sahalara dönmesi epey uzun bir süreç alıyor. Kaza sonucunda beyin fonksiyonları ciddi zarar görmüş; motor sinir sistemi nefes alma ve yutkunma gibi becerileri bile yerine getiremez olmuştur. Clear, kendi ifadesiyle, yaşamasının bile mucize olarak görüldüğü bir süreci atlatıp sadece hayata değil; sahalara da bir atlet olarak dönebilmesindeki mucizeyi küçük alışkanlıklarla açıklıyor. Her gün azar azar ama istikrarla devam edildiği takdirde büyük dönüşümlere yol açan olumlu alışkanlıklar...
Bu küçük alışkanlıkların etkisi hemen ortaya çıkmadığı için vazgeçmek çok olası. Dolayısıyla sadece küçük değil, istikrarlı olması gerektiğinden hareketle bunları “akışkanlıklar” olarak da tanımlıyor Clear.
Bu durum, yani etkinin uzun vadede gözüküyor oluşu, kötü alışkanlıklarımızı da hayatımızda kökleştiren nedenlerden. Kötü beslenme alışkanlıkları, sigara bağımlılığı gibi...
Kitabın henüz başında, James Clear’ın gerçek hikâyesiyle etkilenmiş ve okumaya ikna olmuşken, kitabın ismine tamamen zıt bir biçimde, büyük örneklemelere devam ediyor yazar: İngiliz Bisiklet Takımı’nın efsanevi dönüşümü…
1908 yılından 2008 yılına kadar, tam tamına bir asır boyunca hiçbir gerçek başarı elde edememiş; bisiklet üreticilerinin bile “itibarımız zedelenir” diye ürün satmak istemediği bir takım...
Yeni atanan koçun yaptığı “marjinal fayda” araştırması sonucu, tüm süreçlerde yaptığı yalnızca yüzde 1’lik bir değişimin sonucunda ortaya çıkan sayısız madalya ve şampiyonluklar...
Zikredilenler afakî değişiklikler değil; tüm süreçlerde yüzde 1’lik, çıplak gözle görülemeyecek türden değişiklikler: selelerin değiştirilmesi, ekipmanları taşıyan kamyonların kasa içlerinin beyaza boyanması gibi küçük dokunuşlar...
James Clear kitap boyunca iddiasını sürdürüyor; seçtiğimiz bir alanda, örneğin işimizde, her gün bir önceki güne nazaran yaptığımız yüzde 1’lik bir değişimin yıl sonunda yüzde 37’lik bir değer artışı olarak bize döneceğini savunuyor.
Elbette, iyi alışkanlıkların işimizde, hayatımızda yaptığı bu pozitif etki; kötü alışkanlıklarda da aynı şekilde etkisini sürdürebilir, maazallah.
Konunun tam bu noktasında, Mevlânâ’nın Mesnevî’sindeki “yola diken eken adam” hikâyesinden söz etmek isterim. Bahçesini hayvanların tasallutundan kurtarmak için diken eken adamın; çoluk çocuğun ve konu komşunun şikâyetlerine yol açan öyküsü… Hikâyede, diken eken adam her defasında “Bu dikenleri buradan sök.” diye uyarılsa da, “Ha bugün, ha yarın...” diyerek dikenlerin sökülmesini sürekli erteler. Çevresi nasihat etmeye devam eder; iş savsaklandıkça adamın gücü kuvveti azalırken, dikenler gürbüzleşir, sertleşir ve sökülmeleri iyice zorlaşır. Hz. Pîr, hikâyedeki dikenleri kötü alışkanlıklara benzetir ve “Kötü alışkanlıkları büyümeden sökmek gerekir.” der.
Yıllar önce okuduğum Atomik Alışkanlıklar (ya da Küçük Alışkanlıklar) kitabına denk geldiğim bugünlerde bu yazıyı yazmak ve köşemizin okurlarıyla paylaşmak istedim.
Dilerim hepimiz, hem kendi hayatımızda hem de başkalarının hayatlarında müsbet sonuçlara yol açacak olumlu değişimleri yeşertir; dikenleri, onlar büyüyüp biz güçten düşmeden önce sökebiliriz.














