Uçuyoruz ama fakirleşiyoruz
Öyle bir uçuyor öyle bir uçuyoruz ki, yakalayabilene aşk olsun. Ülke gelirini uçurduk, Milleti refah sarhoşluğu içinde adeta zenginliğe boğduk.
Uçuyoruz işte…
Konuya şöyle girelim.
2005 yılında kişi başına gelirimiz 7.416$ iken 2020 yılında 8.648$ olmuş. Dolar bazında 15 yılda zenginleşemedik derken aslında gerçeği göremiyorduk.
Yine çokça tartıştığımız konu: 2013 yılında KBG 12.586$ iken bir daha bu seviyeyi 2023 yılında yakalayabildik.
Aslında dolar bazında kişi başına gelir verileri tam doğruyu vermiyor. Mesela 2005 yılında 7.416$ ile 15,7 aylık gıda ihtiyacımızı (açlık sınırı) karşılayabiliyorduk. 2020 yılında 8.648$ ile 21,0 aylık gıda ihtiyacımızı karşılayabilir duruma gelmiştik.
2005-2020 yılı karşılaştırmasında dolar bazında sadece yüzde 16,6 büyüme gösterirken gıda alım gücü açısından yüzde 33,4 refah artışı sağlamıştık.
Bakın bu hesabı aslında en güzel veren dönem 2021-2024 yılı karşılaştırmasıdır:
2021 yılında KBG 9.752$ iken bu gelirle 24,1 aylık zaruri gıda ihtiyacımızı karşılayabiliyorduk.
2024 yılına geldiğimizde KBG 15.473$ seviyesine yükseliyor. Oysa bu gelirle zaruri gıda ihtiyacını ancak 22,6 ay olarak karşılıyoruz.
Dikkat buyurun: Gelirimiz 9.752 dolardan 15.473 dolara muazzam bir yükseliş yaşıyor. Lakin aynı dönemde ulusal gelir ile gıda satın alma gücümüz 24,1 aydan 22,6 aya düşüyor.
Hatta size ilginç bir ayrıntı daha vereyim: TÜİK 2021-2024 yılları toplam ulusal gelirimizin sabit fiyatlarla yüzde 14,5 arttığını ilan ediyor. Yine bu hesaba göre sabit fiyatla kişi başına gelirimizin de yüzde 12,6 arttığı görülüyor.
Ama öyle olmamış…
Gıda satın alma gücümüz (Türk-İŞ) artmadığı gibi bu dönemde azalmış.
Burada TÜİK GSYH hesabında kendi enflasyonunu dikkate alıyor ve sanki büyümüşüz gibi bir durum ortaya çıkıyor. Oysa Türk-İŞ’in açıkladığı açlık sınırına göre ortada bir büyüme, bir refah artışı vs olmamış. Tam tersine 15 bin dolar sınırını geçerek zengin ülkeler sınıfına girerken aslında fakirleşmişiz.
Peki bu hesabı 2005-2024 yılları için yaparsak nasıl bir tablo ile karşılaşırız?
Hemen hesaplayalım:
2005 yılında 680 milyar lira ulusal gelirimizden kişi başına düşen tutar 9.940 liraydı. Yine 2005 yılında bir yıllık gıda ihtiyacı için gerekli tutar ise 7.416 liraymış. Yani ulusal gelirimiz ile 15,7 aylık zorunlu gıda ihtiyacımızı karşılayabiliyorduk. İşte bu süre 2024 yılında 22,6 aya yükseldi. Yani acil-zaruri gıda ihtiyacını karşılama süresi olarak reel büyüme oranımız yüzde 44,1 etmektedir.
Aynı dönem için dolar bazında kişi başına gelirimiz ise 7.416$’dan 15.473$’a yükselerek yüzde 108,6 artış kaydetmiş.
Görüleceği üzere gıda üzerinden refah artışı bu kadar yüksek değil.
Hatta 2005-2021 dönemi için KBG dolar bazında sadece yüzde 31,5 artarken açlık giderimizin alım gücü yüzde 53,2 artmış görülmektedir. Kısaca 2021 yılı zenginlik seviyemizin zirveye ulaştığı yıl oldu.
ZENGİNİN FİYATI
Ülkemizde şu anda en büyük sorunumuz enflasyon değildir. Asıl büyük sorunumuz pahalılıktır.
Türkiye’de fiyatlar seviyesi dolar bazında son 3 yılda yüzde 115 gibi muazzam bir artış gösterdi. ABD’de bile bu kadar yüksek dolar enflasyonu olmazken Türkiye’de oldu.
Neden derseniz söyleyeyim; bence ana sebep gelir dağılımı bozukluğudur.
Bakınız zenginin fiyatına fakirler de mahkum oldu. Zengin fiyata bile bakmadan tüketim yaparken fiyatları yukarıya çekti.
O nedenle enflasyonu değil de pahalılığı da frenleyeceksek şu aşırı fiyatlamaya neden olan zenginlere el atmamız gerekiyor.
O nedenle diyorum ki, servet vergisi gelmeden bu ülkede pahalılık sorunu çözülemez…
Görüntüde büyüyoruz ama gerçekte fakirleşiyor. İşte büyük mucize budur.














