Varlık içerisinde darlık çekiyoruz
Faiz neden enflasyon sonuçtur şeklinde özetlenebilecek Nas politikaları enflasyonu dramatik biçimde artırdı.
Öyle ki enflasyon uzunca bir süredir çift haneli sayılarda ve hem de inatçı biçimde.
Enflasyon kişilerin satın alma güçlerini zayıflatmaktadır.
Bireyler satın alma güçlerindeki erimeyi telafi etmek için tüketimlerini kısmaktadır.
Bu yönüyle bir tür harcama vergisidir. Hem de son derece adaletsiz bir vergi.
Çünkü enflasyon en çok kendi gelirlerini belirleme gücüne sahip olamayan yoksulların ve ücretlilerin satın alma gücünü eritmektedir.
Bu nedenle de gelir dağılımının bozulmasına neden olmaktadır.
Nasıl mı?
Gelin bir bakalım.
VARLIKLI MIYIZ?
Çeşitli mahsurlarına rağmen iktisadi büyüme, Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) büyümesiyle ölçülmektedir.
Türk Lirası için hesaplanan GSYİH uluslararası karşılaştırma için dolara çevrilmektedir. Bu nedenle bu hesaplama sadece GSYİH büyümesinden değil, döviz kurlarındaki değişimden de etkilenmektedir.
AK Partinin 2011 yılında açıkladığı “Hedef 2023” programına göre 2023 yılında kişi başına milli gelir 25 bin dolar olacaktı.
Partili memurlar utanmadılar bu hedefi 10. Kalkınma Planında Türkiye’nin hedefi olarak gösterdiler (s. 27, par.120).
Geleceğin gelmek gibi bir özelliği vardır.
Yaşayanlarımıza 2023 yılını da görmek nasip oldu.
Tabii ki hedef tutmadı.
Çünkü AK parti iktidarları son yıllarda son derece yanlış iktisat politikalarına sahip çıktı.
Bu da sosyal refaha büyük zarar verdi.
Şekil 1’de 2017-2024 yılları arasındaki ABD doları cinsinden GSYİH gelişmeleri gösterilmektedir.
İç ve dış gelişmelerden kaynaklar nedeniyle Türkiye’de 2018 yılından itibaren kur şokları yaşanmaya başlandı.
Bu da dolar cinsinden GSYİH’nın düşmesine neden oldu.
Sonra Merkez Bankası bir akıl geliştirdi ve rezerv satarak piyasada belirlenmesi gereken kurları baskılamaya başladı.
2021 yılında hem TL cinsinden GSYİH potansiyelin üzerinde büyüdü hem de dolar kuru baskılandı.
Bu iki etki nedeniyle 2020 yılında dolar cinsinden 8 bin 614 olan kişi başı milli gelir 2024 yılında 15 bin 453 dolara çıktı.
Ne kadar güzel değil mi?
Bu istatistiğe göre 5 yıl içerisinde neredeyse 2 kata yakın büyümüşüz.
İşte bu her zaman öyle olmuyor nur yüzlüm.
Neden mi?
Devam edelim.
EKONOMİK PROGRAM
Nas politikalarını Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati Heterodoks olarak nitelendirmişti.
Enflasyon parasal bir olgudur, parasal genişleme enflasyona neden olur diyen Ortodoks yaklaşımına karşı olarak.
Mehmet Şimşek 2023 Haziran’ında bakanlık koltuğuna oturur oturmaz, Nas politikalarının irrasyonel olduğunu ve rasyonel politikalarına dönüleceğini açıkladı.
Ama ortaya derli toplu bir “ekonomi programı” koyamadı.
Görünen o ki rasyonel politikaların gereğini yerine getirecek yapısal reformları yapmaya değil, anmaya bile gücü yok.
Nereden buldun, kamu ihaleleri ve servet vergisi alanlarında reform yapmaya yönelik bir mesajı yok.
Türkiye, hukukun üstünlüğü, yolsuzluk, sefalet, ifade özgürlüğü ve benzeri bir sürü uluslar arası ölçümlerde son derece olumsuz notlar oluyor.
Bakan Şimşek’in bu ölçümlerde Türkiye’nin görünümünü pozitife çevirecek yapısal reformlar konusunda ne edecek sözü ne de bu reformları yapacak bir gücünün olduğunu göremiyoruz maalesef.
Kendisinden beklenen yurtdışından sıcak para getirmesi ve rezervleri artırmasıdır.
Yatırımcılarla yaptığı toplantılarda bunu yapmaya çalışıyor aslında.
Ama 19 Mart İBB operasyonu gibi bir gelişme, Şimşek’in tüm çabalarını yerle bir ediyor.
Şimşek’in enflasyonu düşürmek için görünen iki temel aracı var aslında.
Politika faizini yüksek seviyelerde tutmak ve ücretliler üzerinden talebi baskılamak.
Yapılamayan yapısal reformlar nedeniyle enflasyon ve dolayısıyla faizler düşürülemiyor.
İş dünyası yüksek enflasyon ve yüksek reel faizler nedeniyle isyan ediyor.
Konkordatolar ve iflaslar peş peşe geliyor.
Haklılar.
Yüksek faiz şık bir tedbirdir. İki yıl boyunca uygulanmaz.
Önce faiz artırılır, peşi sıra yapılan yapısal reformların da katkısıyla enflasyon hızla düşürülür.
Tabii ki faiz de peşinden hızla düşer.
2001 krizinden sonra uygulamaya konulan “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programıyla” Türkiye bunu başardı.
3 yıl içerisinde % 9 civarında bir enflasyon ve büyüme hızı yakalandı.
Çünkü program, liyakatli bir bürokrat kadro tarafından yazıldı ve güçlü bir siyasi destek aldı.
Bugünlerde böyle bir gerçeklik yok maalesef.
Bu nedenle enflasyon vergisi hepimizi ezip geçiyor.
Nasıl mı?
Devam edelim.
GELİR DAĞILIMI
Gelir dağılımını iktisadi olarak ölçen bir teknik var: Gini Katsayısı
Katsayı 0 ile 1 arasında bir değer almaktadır. Katsayının 1’e yaklaşması gelir dağılımının bozulduğuna işarettir.
AK Parti iktidarlarının ilk yıllarında bu katsayı düşürüldü.
Yani gelir eşitliği kısmen eşitlendi.
Ancak sonraki yıllarda tercihini sermayeden yana kullanınca, Gini Katsayısı 2002 seviyesine yeniden yükseldi.
Yani gelir eşitsizliği arttı.
Katsayı 2024 yılında 0,413’dır.
Bu değer ile Türkiye, gelir eşitsizliği açısından OECD ülkeleri içerisinde sadece Kolombiya, Şili, Kosta Rika ve Meksika’dan daha iyi durumdadır.
Bunda AK Parti iktidarlarının gelirler politikalarının etkisi de çok büyüktür.
İş hayatım boyunca hep ücret gelirim oldu.
Ben asgari ücretin son dönem konuşulduğuna eski Türkiye’de inanın şahit olmadım.
Türk Alman Üniversitesinden Prof. Dr. Aykut Kibritçioğlu son zamanlarda çok değerli çalışmalar yapıyor.
Hocanın hesaplamalarına göre profesörlerin, üst düzey yöneticilerin, mühendislerin ve uzmanların maaşları giderek ve hızla asgari ücrete yaklaşıyor.
Ortalama ücret, asgari ücret ile yol arkadaşı oldu.
Bu da gelir dağılımını bozuyor.
Yukarıda 2024 yılında dolar cinsinden kişi başına milli gelirin 16 bin dolara yaklaştığını söylemiştim ya.
O iş öyle olmuyor işte nur gözlüm.
Nasıl mı?
Devam.
TÜİK’in bir başka istatistiğinden üretilen milli gelirin nüfusun yüzdelik dilimlerine göre nasıl paylaşıldığını gösteriyor: Yüzdelik Gruplara Göre Kişi Başına Milli Gelir.
GSYİH’yı TCMB kurlarına göre dolara çevirdim ve TÜİK’in bu istatistiğine göre yüzdelik gruplara dağıttım (Şekil 2).
Yoksullaşıyoruz deyince, yetkililer bu restoranlar, oteller, galerilerdeki arabalar yok satıyor, peki ekonomi kötüyse bu nasıl oluyor diyorlar.
2024 yılında en zengin % 20 (17 milyon kişi) mili gelirin % 48’ine sahiptir.
Bu da eder 635 milyar dolar.
İşte bu 17 milyon kişinin başına düşen milli gelir 15,5 milyar dolar değil, 37,1 milyar dolardır.
En yoksul 17 milyon kişinin başına düşen milli gelir ise 4,6 milyar dolar.
Zenginlerimiz varlığı, yoksullarımızın varlıklarından 8,1 kat fazladır.
Bu fark 2017 yılında 7,4 kat idi.
Değerli okur anlayacağınız, giderek zengin daha zengin, fakir daha fakir oluyor.
Lüks restoranlarda yemek yiyenlerin de çöplükten ekmek toplayanların da sayıları hızla artıyor.
İyi pazarlar.














