Bahar ayları, doğanın insanlığa sunduğu en büyük armağanlardan biri: Enginar. Şu sıralar pazar tezgâhlarında arz-ı endam eden bu yeşil mucizeyi hâlâ sofranıza taşımadıysanız, çok şey kaçırıyorsunuz. Çünkü enginar, yalnızca bir sebze değil; âdeta doğanın sunduğu altın değerinde bir sağlık paketidir.

Karaciğerinizin koruyucu meleği: Modern yaşamın koşturmacasında, işlenmiş gıdalarla ve stresle yorgun düşen bedenimizin en büyük ihtiyacı: Arınmak. İşte enginar tam da bu noktada devreye giriyor. İçerdiği sinarin maddesi sayesinde karaciğeri temizliyor, safra üretimini destekliyor. Kısacası enginar, karaciğerinizin adeta görünmeyen bir koruyucu meleği!

Kolesterole birebir: Gizli tansiyon hastalıklarının ve kalp problemlerinin kol gezdiği bir çağda yaşıyoruz. Enginarın içindeki güçlü antioksidanlar, kötü kolesterolü (LDL) düşürmeye yardımcı olurken, iyi kolesterolü (HDL) destekliyor. Her bir enginar yaprağı, kalbinize adım adım sağlık taşıyor.

Sindirim sistemi dostu: Hazımsızlık, şişkinlik, mide problemleri... Kimimiz için neredeyse günlük hayatın parçası hâline geldi. Oysa enginar, yüksek lif içeriği sayesinde sindirimi kolaylaştırıyor, bağırsakların dostu oluyor. Probiyotik etkisiyle bağırsak florasını destekleyen bu mucize sebze, adeta içeriden bir bahar temizliği yapıyor.

Gençlik İksiri: Her geçen gün daha fazla yaşlanma karşıtı krem çıkıyor piyasaya. Oysa gençliğin sırrı tabakta saklı! Enginar, C vitamini, K vitamini ve folik asit deposu. Hücre yenilenmesini destekleyen bu besin, yaşlanma etkilerini doğal yoldan geciktiriyor. Kırışıklıklara savaş açmak istiyorsanız, enginarı yalnızca kremlerde değil, tabağınızda da arayın!

Peki, enginarı nasıl tüketelim?

Zeytinyağlı enginar klasikleşmiş olabilir. Ama bir de fırında hafif zeytinyağlı ve limonlu enginarı deneyin. Salatalara ekleyin, hatta haşlayıp üzerine birkaç damla nar ekşisi gezdirin. Farkı ilk lokmada hissedeceksiniz.

Baharın şifasını kaçırmayın, enginarla sağlığa bir adım daha yaklaşın.

Sağlıcakla kalın…