Şirketlerin duygusal yükleri

Duygular ve içgüdüler, hayatımızda sanılandan çok daha derin, vazgeçilmez ve yönlendirici bir role sahiptir. Onları bir elektrik düğmesi gibi düşünemeyiz; bir kez ortaya çıktıklarında, bastırsak da yok olmazlar. Görünmez olsalar da etkilerini sürdürürler.

Duygularımız, doğumumuzdan itibaren içinde bulunduğumuz ortamlar ve sosyal ilişkilerle şekillenir. Bu sürecin ilk halkası, şüphesiz ailemizdir.

AİLE: DUYGULARIN DOĞDUĞU YER

Aile, duygularımızın temelini atan en güçlü kurumdur. "Anne babanın çocuklarına karşı en güçlü duygusu nedir?" diye sorsak çoğumuz "sevgi" deriz. Oysa araştırmalar farklı bir tablo sunuyor.

Klinik çalışmalar, anne-babaların çocuklarının sesini duyduklarında veya resmini gördüklerinde, beyinlerinde en çok aktive olan bölgelerin genellikle korku ve endişe ile ilişkili alanlar olduğunu gösteriyor. Çünkü anne-baba olmak, aynı zamanda geleceğe dair kaygılar taşımak demektir. Çocuğunun başına bir şey gelmesinden korkmak, onun için en doğru yolu bulmaya çalışmak, doğal bir ebeveyn refleksidir (1).

ŞİRKET ORTAMINDA AİLEDEN TAŞINAN DUYGULAR

Aile üyelerinin birlikte çalıştığı şirketlerde, alınan kararlar çoğunlukla duyguların etkisi altındadır. Patron mu, baba mı; çalışan mı, çocuk mu? Rollerin karıştığı, kimliklerin iç içe geçtiği çok sayıda durum yaşanabilir.

Çocukların hepsi genç değildir. 60 yaşındaki bir baba, 30 yaşındaki çocuğunun babası ve hâlâ hayatta olan 80 yaşındaki babasının çocuğudur. Aynı anda hem baba hem evlat rollerini taşır ve bu durum aile şirketlerinde karmaşık ilişki ağlarına zemin hazırlar.

Aile yapılarında yıllar içinde oluşan kanaatler, önyargılara dönüşerek kararları etkiler. Çocuklar daha 5-6 yaşındayken etiketlenir: “Ahmet tembeldir, Mehmet üşengeçtir, Hüseyin hırslıdır” gibi. Aradan 20 yıl geçse de o dönemde oluşan izlenimler, bireylerin şirketteki yeriyle ilgili kararları etkileyebilir.

Aileden sayılan, yıllardır evinize girip çıkan bir “Hüseyin Amca” bile yönetim kurulunda size dair kararlar alınırken babanız gibi davranır (1).

GÖRÜNMEYEN AKTARIMLAR: HAYALETLERİMİZLE YAŞAMAK

Hepimiz geçmişten gelen hayaletlerle uğraşıyoruz. Çocukluğumuzdaki aile dinamiklerinden miras aldığımız temel yaklaşımlar ve davranış şekilleri, bizimle birlikte bugüne kadar gelir ve iş yaşantısında da peşimizi bırakmaz. Otorite, üstünlük ve kimlik bilinci anlamında bildiğimiz çoğu şeyi bize bu dinamikler öğretmiştir. Siz kendinizce yaşayıp gittiğinizi zannederken aslında sizi onlar yönlendirirler. Psikologların “aktarım” diye tabir ettiği, belirli bir ortamda öğrenilmiş duygu, düşünce ve tepkilerin başka bir ortamda devreye girmesi olarak tanımlanan süreç yoluyla, hepimiz hayaletlerimizi gündelik hayatımıza taşıyoruz (2).

İlişkilerin iyi göründüğü ailelerde bile duygusal sorunlar yaşanabilir. Ebeveynlerin sevgiyle karışık kaygıdan doğan koruyucu davranışları, çocuklar tarafından baskı veya boğuculuk olarak algılanabilir. Bastırılan bu duygular, yıllar sonra beklenmedik bir anda yüzeye çıkabilir.

OLUMSUZ DUYGULARIN ETKİLERİ

Geçmişin gölgesinde kalan duygular, bugünü doğrudan etkileyebilir. Aile şirketlerinde bu durum kendini şöyle gösterebilir:

  • Pasif veya aktif agresif davranışlar.
  • Karar süreçlerinde tıkanma.
  • Gizli rekabet ve ittifaklar.
  • Anlaşmazlıklar, aile içi ve şirket içi sonuç alınmayan yoğun tartışmalar.
  • Aile bağlarının zayıflaması.
  • Şirketlerin performansının düşmesi, zarar etmesi, dağılması veya bölünmesi.

DUYGUSAL ENGELLERİ AŞMAK İÇİN NE YAPILABİLİR?

Güvene dayalı açık iletişim kültürü oluşturmak: Aile bireylerinin duygu ve düşüncelerini ifade edebileceği güvenli ortamlar sağlanmalı. Bu ortamlar "duygusal patlama" değil, "anlayış temelli paylaşım" zemininde olmalı. Olumsuz duygular ancak güvenli bir ortamda, yargılanma korkusu olmadan ifade edilebilir.

Sorunların kaynağını belirlemek: Olumsuz duygulara yol açan olaylar tespit ve analiz edilmelidir. Bunun için tarafların güven duyacağı tarafsız bir profesyonel tarafından gerçekleştirilecek yapılandırılmış bire bir mülakatlar ve isimsiz anket formları faydalı olabilir.

Aile Anayasası ile rolleri netleştirmek: Roller, yetkiler ve karar süreçleri yazılı hale getirildiğinde, ihtilaflar azalır ve kişisel kırgınlıkların yönetimi kolaylaşır. Böylece duygusal tepkilerin kurumsal yapının önüne geçme ihtimali azalır.

Dışarıdan profesyonel destek almak: Negatif duygusal yükün azaltılması için aile terapistleri, aile danışmanları ya da kurumsal arabuluculardan destek alınabilir.

Diyalog programları: Özellikle ikinci ve üçüncü kuşaklar arasında mentorluk, kuşak buluşmaları, ortak projeler gibi yapılar aracılığıyla bilinçli bir etkileşim sağlanabilir.

Aile içi "paylaşım atölyeleri" veya "duygu farkındalık oturumları", bastırılmış duyguların yüzeye çıkmasını kolaylaştırabilir. Örneğin:

  • Herkesin sırayla geçmişten gelen bir kırgınlığı anlatması,
  • Diğerlerinin sadece dinlemesi, savunmaya geçmemesi,
  • Ardından herkesin birbirine duygusal olarak ne hissettirdiğini ifade etmesi faydalı olabilir.

Duygusal farkındalık eğitimleri: Aile bireylerinin kendi duygularını tanıması ve yönetebilmesi hem kişisel hem kurumsal sağlık için önemlidir.

Anonim geri bildirim araçları: Bazı aile üyeleri doğrudan konuşmakta zorlanabilir. Bu durumda anonim anket formları, dijital platformlar üzerinden yapılan kimliksiz geri bildirimler kullanılabilir.

Özellikle dışa vurulmamış duygular, aile şirketlerinde sessiz ama güçlü bir engel oluşturur. Bu engeli aşmak için güvenli ortamlar, yapıcı iletişim ve profesyonel rehberlik gerekir.

Duygular görünmezdir ama etkileri çok somuttur. Duyguları yüzeye çıkarmadan başarılı dönüşüm mümkün değildir.

Aile şirketlerinin sağlıklı şekilde gelişebilmesi için, duygusal gerçekliklerle yüzleşmeyi ve yönetmeyi başarması gerekir. Duyguların sağlıklı yönetimi ailede bütünlüğünün, şirkette sürdürülebilirliğin ve kişisel huzurun sigortasıdır.

(1)Yankı Yazgan. Kurumsallaşma Kavramına Psikolojik Bir Bakış: Aile Kalmak, Şirket Olmak. TKYD, 2008.

(2)Deborah Ancona. Yönetici Ofisinizde Ailenizden Hayaletler. HBR Türkiye. Nisan 2022.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
4 Yorum